12 Şubat 2007

Tam istediğim gibi


Gerçekten de öyle oldu. Hep çıtır çıtır olmasını isterim bu şekilsiz, basit, leziz kurabiyelerin. Bazen öyle olur, bazen yumuşar bekleyince. Belli bir tarifi yoktur. Her seferinde farklı bir kurabiye ortaya çıkabilir. Çünkü ille de bir tarife bağlı kalmayı gerektirmeyen, gayet masum bir kurabiyedir. Akşamüzeri çay yanında bir kaç tane yenebilir. Suçluluk da hissettirmez. Malzemesinden dolayı.

Bu seferkinde neler var? Bir tane köy yumurtası, bizim pazardaki tatlı bir kızdan. Aksu'dan geliyormuş. Bir kaç hafta önce ondan aldığım yumurtaları rahatlıkla yiyebilince (bazıları balık yemi mi veriyormuş? Öyle diyorlar. Nasıl bir koku. Kırar kırmaz geliyor burnunuza. Kullanamıyorsunuz gönül rahatlığıyla. Her seferinde soruyorum. Neyle besleniyor sizin tavuklar? Haşa diyorlar. Biz buydeyden başka şey vermeyiz.) düzenli müşterisi olduğum gözü tok bir genç kız. İncir ve ceviz çeyiz sandığımdan çıkan paketten. Yani Mavi Deniz'in (One Nature) organik incir ve cevizi. Bizim komşuda, İran'da bile yetişen, bizde ise ithal olarak bulunan ve yerli ad verilemediğinden İngilizcesi'nin şekli bozularak söylenen cashew nut, yerelleştirilmiş adıyla 'kejü' ise New York'un Hint mahallesindeki Hint marketinden. Kırıkları hepten ucuzdu, dayanamayıp aldıydım. Hafifçe kavurup (kurtlanmasınlar diye) bir kavanoza koymuş, buzdolabına yerleştirmiştim. Cevizden sonra geliverdi aklıma. Ondan da koydum. İncirler minik doğrandı. Yarım bardaktan bile az (belki çeyrek?) keçiboynuzu pekmezi. Benim tatlı bademcimden. Pazarcılarım arasında en sevdiğim, karşılaştığımızda sarılıp öpüştüğümüz tatlı kadıncığım geçen hafta kendi elleriyle yaptığı keçiboynuzu pekmezinden de getirmişti. İşte pekmezim ondan. Yarım kutu (100 ml kadar) krema. Hem sıvı ihtiyacını karşılıyor kurabiyenin, hem de yağ. Aldığı kadar da yulaf ezmesi. Onlar pek birbirine yapışmayı sevmezler. Tutsun diye tam un, azıcık. Çeyrek bardak kadar. Bir çay kaşığı da karbonat. Sonra işlem basit. Tepsiye yağlı kağıdı serersin, iki kaşığın yardımıyla ceviz büyüklüğünde şekilsiz kurabiyeleri az aralarla yerleştirirsin. Çok aralıklı olursa bir tepsiye sığmaz. İki tepsilik de yoktur ortada. Boşuna fırını uzun uzun yakmaya ne gerek var? Biraz yapışsalar zarar gelmez. Nasıl olsa şekilsizler. Fırını ısıttıktan sonra 15-20 dakika içinde pişecek ve çaya yetişeceklerdir.

10 yorum:

Hülya dedi ki...

Ne güzel anlatmışsınız.Biraz ondan çünkü şuradan;biraz bundan ve şu sebepten;şunu da şuradan almıştım bilirim ki satıcısı pek tatlıdır diye anlatımı olan bu çok insancıl tarifinize bayıldım.Sizin bu hoş anlatımınız yanında benim ki yavuz düşmedi,pek yavan kaldı galiba:(

Tijen dedi ki...

Sevgili Hülya,
Hepimizin bir hayatı yaşama ve anlatım tarzımız var. Bu da benimki işte. Benim için neyi kimden aldığım çok önemli. Soframa gelen herhangi bir yiyeceği üreten, hazırlayan ya da satanı tanıyorsam daha rahat ediyorum. Yıllardır görmesem de Bodrum'da zeytinli bazlama aldığım Elif Ana bugün dahi gözümün önündedir.
Teşekkürler güzel yorumun için.

Adsız dedi ki...

Anlatımı ve kurabiyenin kendisi çok hoş. Okurken gözümde anlatıklarınız canlandı. Ellerinize yüreğinize sağlık... Sevgilerimle Nesrin

Tijen dedi ki...

Sevgili Nesrin,
Seviyorum ben bu şekilsiz şeyleri. Yaşamın pek de hayal ettiğimiz gibi mükemmel olmadığını gösterdikleri için belki de. Dışarıdan baktığınızda şekilsiz bir şey, ama içine girdiğinizde yaşanan her an aslında başlıbaşına bir ders. Sağolasın!

LaMa dedi ki...

Ne cici olmus bu yazin Tijen, kurabiyeden daha cok hitap etti bana, daha istah acici geldi:)
Sevgiler

Zeynep Seda dedi ki...

Tijencim ya ellerine saglik, hem kurabiyeler hem de yazin icin. Ne guzel yaziyorsun, insanin ici isiniyor:)

Sevgiler!

Tijen dedi ki...

Sağol LaMa'cığım,
Zeynep Seda'cığım sana da teşekkürler.
Sözlerimin iştah açmasına sevindim. Hep öyle olsunlar.

butterfly dedi ki...

Tijencim yazını baştan sona yüzümde tatlı bir gülümsemeyle okudum. Böylesi insancıl, böylesi sevgi dolu oluşu o kadar hoşuma gitti ki.
Ben de bazen aşırı duygusal olabilen, çoğu zaman da en ufak nesnelere bile anlamlar yükleyip, ayrıntıları farketmeyi seven bir insanımdır. Sanırım en çok da bu yüzden seviyorum yazdıklarını. Yeni bir yazı eklediğinde hevesle bir solukta okuyuveriyorum.
Bu sefer de bir kurabiyenin öyküsünü ne de güzel döküvermişsin kelimelere. Çayın sıcaklığını, kurabiyelerin çıtırlığını hissettim yine bütün gerçekliğiyle..
Ellerine, kelimelerine sağlık:). Sevgilerimle...
aslı

Adsız dedi ki...

Bu tarifi en kısa zamanda deneyeceğim. Malatya Pazarı'nda "Fezalis" görüp almıştım -nasılsa bir şeyde kullanırım diye- Bu tarife kısmetmiş, incir yerine onu kullanayım diyorum. Bakalım nasıl olacak.

Tijen dedi ki...

Sevgili Aslı,
Bazen ummadığınız sözler ummadığınız yüreklere gidiyor değil mi? Bu yazıyı yazarken buraya yorum bırakan dostların yüreğini ısıtacağından bihaberdim. Ne mutlu!
*
Sevgili Muzi,
'Fezalis'in Türkçesi 'güvey feneri'. Ingilizcesi 'pyhsalis'. Buraya yazmamın nedeni yorumları okuyan diğer arkadaşlarımızın da görmesi. En azından bilgilenmek açısından. Bence güzel olacak. Güvey fenerinin tazesi ne kadar güzel bir şey ama değil mi?