28 Ağustos 2007

O ev var ya o ev

Üç Kümbetler'i gezerken, çocuklar yanaştı yanıma. Heroooo! Yok yavrum ben turist değilim. Turistsin. Değilim. Turistsin. İyi peki. Abla şurda bi ev var ya, görmek ister misin? Hadi göreyim. Teyze kapıda zaten, gel yavrum gez içeriyi. Eski ev. Eskiyi anımsatıyor, özletiyor. Ama, parayla. Kaç para istiyorsun? Boynunu büker, eh ne verirsen. Biraz önce kızlar vardı, 10 milyon verdiler, hem de adam başı... Oooo ben o kadar veremem. Amcanla biz yalnız yaşıyoruz. Amcan hasta, ona bakıyorum. Çocuklar ilgilenmiyor hiç. Burada da oturmuyorlar bizle. Peki bu ev kimin? Aileden mi kaldı? Yok kızım, biz köyden geldik. Satın aldık bu evi. Tavanlar işlemeli, eski tip dolaplar, raflar, kocaman, aydınlık bir mutfak. İşte resimdeki pencere, üst kattaki salonun penceresi. Aslında ev karanlık değil. Işığa doğru çekilmiş fotoğraf. Karanlık olması ondan. Pencereden görünen Üç Kümbetler'in ikisi. Gamze bildi. Hiç görmemiş olsa da Erzurum'u. Yorumlarda Safranbolu, Konya Gaziantep... Hiç biri değildi evet. Ama doğru bildiniz, o evde bir hüzün vardı. Ben çıkarken evden, çocuklar da kapıdaydı. Abla sen Çift Minareli Medrese'nin hikayesini biliyor musun, anlatalım mı? Kalenin hikayesini peki? Zeynep olsa şimdi burada, anlattırır, onların güzel güzel fotoğraflarını çeker. Bizi o hayatların içine sokar. Çocuklar yeni turistler getirecekmiş eve. Acaba onlar da pay alıyorlar mı teyzenin istediği paradan? Ne alıyorlar o paralarla? Şeker, gazoz, çikolata mı? Evin ekmeğine katkısı oluyor mu verilen üç beş kuruşun? Amca gerçekten hasta mı? Gerçekten muhtaç oldukları için mi para istiyorlar? Gerçekten o kızlar onar lira mı vermiş? Ne düşüneceğini bilememek, gerçekten zor. Belki de hiç birinin önemi yok. Eski bir evi gezmek, çekilen bir fotoğrafı paylaşmak, bir yerlere dokunmak. Belki rüya devam etmeli. Uyanmamalı, uyandırmamalı. Kimbilir? (Ah tabii, yukarıdaki fotoğraf Erzurum Evleri'nde çekildi. Konuyla ilgili bir sahne olduğu için koydum, evin başka bir fotoğrafını yükleyip büyüyü bozmak yerine. Büyü zaten çoktan bozuldu bozulmasına ya.)

8 yorum:

sunrise dedi ki...

Ah canim, uzulme bence para verip de gezdigin ve degisen yasamin belki de hic dokunulmadik masum bir yer birakmadigina boylesine taniklik ettigin icin. Sen gormek istedigin gozle gor evi yine. Hikayeler uyduralim, hepimizin cocukluguna, yasli ninelere dair. Huznu gormezden gelelim...

Tijen dedi ki...

Ah ne bileyim, ne bileyim! Ne düşünsem, ne hissetsem bilemedim ki. Bir yandan acıyorsun, bir yandan acaba diyorsun. Gerçekten her yaptığımız doğru yere gidiyorsa helal olsun ayrıca, lafı bile olmaz.

semiramis dedi ki...

yok, üzülünmeyecek gibi değil bence. herşey artık ne kadar satılık: masumiyet, gurur, hüzün... 6 sene evvel İran'da Yezd şehrini gezerken evlerin içini merak etmiştik. Çöl şehri olduğu için evler (daha doğrusu odalar) yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe/avluya bakıyordu. kafamızı bi kapıdan içeri sokumuştuk ki içeri buyur etti bir genç adam. Koltuk değnekli... yaşlı bir de annesi. Zamanında Irak'tan Saddamın zulmünden kaçmışlar herşeylerini geride bırakarak. Bir ayağını da zindanda. Ben öyle yokluk görmedim. Ama aynı zamanda öyle gurur, öyle masumiyet. Kadın bize bir köşeden bisküvi falan çıkardı. oğlunu bize çaktırmadan bakkala göndermiş kola gibi bir içecek aldırmak için. Hala boğazımda bir yumruk. Bizi ağırlamaya çalıştılar o hiç eşyasız çamurdan evlerinde. Ben öyle keder görmedim, öyle buruk, öyle sahi.
Turistik diye övündüğümüz yerler artık hiç sahici değil ne yazık. Hiç samimi değil.
"Evet şehir kızı. Hüzünlendin mi? Hüzünlendin. Ücretini alayım." İşte herkes artık böyle muavin.

Tijen dedi ki...

Sevgili Semiramis,
Duygularıma tercüman olmuşsun desem yalan olmaz. Kendimi kötü hissettim. Neden öyle hissettiğimi son cümlen güzel anlatmış. Sağol!

NiNo dedi ki...

ne kadar ilginc bende merak ettim simdi gercekten paraya ihtiyaclari varmi eskiden insanlar fakirde olsa para istemezlermis, sadaka taslari olurmu zenginler para koyarmis sadaka olarak fakirlerde sadece ihtiyaci kadarini alirmis simdi nerde insanlar aleni para istiyor ihtiyaci varmidir yokmudur supheye sayan...

Adsız dedi ki...

tijen hanım o nineler,yaşlılar;
yani eski nesil cok daha kendisiyle barışık,ve mutlu bence.
onlar için fakirlik ve yoksulluk
utanılacak bir olay degıl...

şimdiki nesil cok tatminsiz ve marka düşkünü...herseyıde emek sarfetmeden cok genç yaşlarda elde ettıklerı ıcın genelde mutsuz ve bunalımlı. sevgiler,nesrin

lalecik dedi ki...

Sevgili Tijen, bloğuma link vermişsin bu incelik için teşekkür ederim. Erzurum üç kümbetler, gittim ve gezdim. Karadeniz dönüşünde uğramıştım. Ne mi hissettirdi bana, havasını içime çektim doyarak, yemyeşil doğayı bırakıp gelmiştim ama içime verdiği huzuru anlatamam. En büyük varoş kenti diye bahsedilsede, sokaktaki simitçi çocuğu öpecek kadar güvende hissettim kendimi. Şimdi koyduğun fotoğrafa bakınca, yine o huzur kapladı içimi.
Sevgiler.

Selen dedi ki...

Tijencim,
Bana da hüzün, yaşanmışlık ve asalet çağrıştırdı. Çok hoş bir eve benziyor. İnşallah bir gün oraları gezme şansım olur. Öpüyorum